NAMAZ VAKİTLERİ VE TEMKİN HAKKINDA SUÂL VE CEVAPLAR

Ehl-i sünnet âlimlerinin imsak ve yatsı vakitlerine dair tespitleri nelerdir? Ebu’l-Vefâ el-Bûzcânî (940-998), Ebû-Reyhân el-Birunî (973-1048), Şemsüddin Gaznevî, imsak vaktinin -19 dereceye yatsının da -17 dereceye tevafuk ettiğinde ittifak etmişlerdir. Uluğbey (1394-1449), Ali Kuşçu (1403-1474), Mirim Çelebi (1450-1525), Takiyyüddin Râsıd (1526-1585), Baş Müneccim Tâhir Efendi gibi âlimler de bu esası kullanmışlardır. Gazi Ahmet Muhtar Paşa (D.1819- Ö. 1919), (Islâhü’t-takvim) ve (Riyâzu’l-Muhtar) isimli eserlerinde, şafak (yatsı vakti) için güneşin ufuk altında -17 derece ve imsâk vakti için -19 derece olduğunda ilm-i hey’et mütehassıslarının ittifak ettiğini yazmaktadır. Osmanlı devrinin son müneccimbaşısı olan Hüseyin Hilmi Efendi’nin vefatı üzerine (1924) yeni münecimbaşı tayin edilmemek suretiyle müneccimbaşılık ilga edilmiştir. Bunun yerine başmuvakkitlik adı altında bir müessese kurularak başına Eyüpsultan Camii Muvakkiti son başmuvakkıt Ahmed Ziya Akbulut (D. 1869 - Ö. 1938) getirilmiştir. O da Muhtasar İlm-i Heyet eserinde ve hazırladığı takvimlerde imsak için -19 derece, yatsı için -17 derece kullanmıştır. 1960 senesinden beri namaz vakitleri ile meşgul olan Emekli Astsubay Kaptan Mu- tasım Yazıcı’nın şu tespitleri çok dikkat çekicidir: Tespitlerimde yatsı için batı ufkundaki kızıllığın kaybolmasının -17 dereceden, imsak için doğu ufkundaki ilk beyazlığın görülmesinin -19 dereceden az olduğunu görmedim. Fevkala- de açık ve berrak bir ufukta, her zaman bu durumu açık olarak görmek mümkündür. Bir denizci olarak ufukları gözlemek hem vazifemiz, hem de alışkanlığımızdır. Ayrıca vardiyalarımızda her saat gemi jurnaline hava durumu ile alakalı bütün bilgileri yazmak mecburiyetimiz vardır. Böyle namaz vakitleri ile alakadar olmak vardiyalarıma ayrıca bir hususiyet vermekteydi. Benim gibi namaz vakitleri ile alakalı ve mesleği icabı mesleğini icra ederken, aynı zamanda da bu vakitleri tetkik edebilmek herkese nasip olmayan bir hususi- yettir. Bunun için ben de, bu durumdan mümkün mertebe faydalandım. Kaptanlık hayatımın 15 senesi aralıksız Amerika’ya sefer yapmakla geçti. Bu arada 89 defa Atlantik okyanusunu geçmek nasib oldu. Kalan 5 sene içinde de Kuzey Avrupa, Uzak Doğu, Güney Afrika, Bre- zilya ve Orta Amerika’ya seferlerim oldu. Bütün bu zamanlarımda şunu katiyetle tesbit ettim ki, böyle rasatların kara ikliminde layık-ı veçhile yapılmaları imkânsız olmamakla beraber, pek nadirattan olabileceğini söyleyebilirim. Çünkü zamanımızda şehirler çok geniş arazilere yayılmışlardır. Bu sebebten ışıkların semaya aksetmeleri böyle hassas bir rasata manidir. Arazi ışıkları müsait olsa da, gece mehtaplı olabilir. Böyle rasatlarda mehtap olmadığı za- manlarda, Venüs gezegeninin parlaklığının bile rasatlara menfi olarak tesir ettiğini gördüm. Ufuk üzerinde ancak tecrübeli gözlerin anlayabileceği derecede, gayet ince, adeta bir tülü andıran bulutlar olduğu zaman kızıllık müddetinin daha geç kaybolmasına sebeb olur. Böy- le rasatların neticesinde de yatsı vakti, olması icap eden vakitten daha sonraya atılmış olur. Akşam vaktini geciktiren bir Müslüman, yatsı vaktinde akşamı kılmış olur. Ufkun bulutlu, bulutsuz, rutubetli, rutubetsiz olarak çeşitli hâllerini pek çok defalar görerek, tecrübe kazan- mayan gözler tarafından yapılan rasatlar her zaman için hatalı olabilir. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Asr-ı saadette göz ile bu vakitler bulutsuz ve kuru çöl ufuklarında tesbit edilmiştir. SUAL 10 16

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=